8 Eylül 2014 Pazartesi

Cinnet ve hayatı anlama

Girdiğim tüm iş yerlerini batırdıktan, milleti işsiz bıraktıktan sonra nihayet aradığım gibi bir iş bulmuştum. 3 yıllık sancılı bir süreci atlatmış olmanın ardından gelen bir miktar nakit akışı ile kafam biraz daha rahatlamıştı. Çok yeni görüşmeye başladığım biri vardı ve ablam okulu bitirip yanıma gelmişti. Bu arada okuldan arkadaşım Ayşe ile de eve çıkıp çocukların yanından ayrılmıştım.

Her şey yolunda gibi görünse de iş yerinde maruz kaldığım baskı yüzünden psikolojim bozulmaya başlamıştı. Benim de başımda bekar, kırk yaş üstü ve kedi annesi olan bir müdür vardı. Bu tiplerin hayat amacı bellidir. Kendi hayatı o kadar sıkıcıdır ki başkalarının hayatlarını da zindana çevirmek.
O kadar baskı yapıyordu ki bana resmen saçlarım dökülmeye başladı ki normal bir kadının saçları kendi için ne kadar kıymetliyse benim için saçlarımın kıymeti bunun on katı falandır. Yani çocukluğumdan beri alametifarikam saçlarımdır. Herkes adımdan önce saçımı hatırlar. Biri benden bahsederken adımı söylese karşısındaki "a şu güzel saçlı kız mı?" der. O kadar önemli yani saçlarım.

Saçlarım dökülünce uçlardan kestireyim dedim biraz toparlansın. Hem dedim belki psikolojim de toparlanır. Ev arkadaşım Ayşe ben ve ablam saçımı kestirmeye gittik. Kuaförleri bilirsiniz, 2 cm der 5cm keserler. İstemediğin modelleri kesmek için ısrar ederler. Yani anlamıyorum ki saç benim keyif benim. Kestirmiyorum. Sen ısrar ettin diye saçımı küt kestirecek halim yok. Yok ama çok yıpranmış, yok değişiklik iyidir bıdı bıdı konuşuyor yine. Dedim sadece uçlarından kes. Kızları da görevlendirdim. İyice bakın çok keserse ses edin diye. Hep gittiğim kuaför ama saç söz konusu olunca babama bile güvenmem.
Neyse kesiyor bu saçı, "bitmedi mi" diyorum "yok kat vericem" falan diye oyalıyor. Kızlara göz işareti yapıyorum. "Bir şey yok her şey yolunda" diyorlar. Abi bir kalktım koltuktan, saçımın arkasında upuzun bir kuyruk yanlar omzumda, saçımı mahvetmiş. Ya hani böyle haberlerde diyorlar ya cinnet geçirdi ve komşusunu öldürdü falan. Yemin ederim gözlerim karardı. Bir çığlık atmışım bağırıyorum kuaföre. "Sen kimsin lan, kimsin hadsiz. Mahfedicem seni, süründürücem mahkemelerde" diye çığlık çığlığa ağlıyorum. Yanımda saçımı kestirmeye hazırlanan biri oturuyordu kadın kalktı gitti. Tabii durur mu karşısında ibretlik manzara var. Kızlar iki kolumdan tutup beni çıkardılar dışarı. Hava soğuk çöktüm yere ağlıyorum.
Ya 4 yıllık sevgilim terk etti, aldattı, saçım kesildiğinde çektiğim acıyı o zaman bile çekmedim. Yerle yeksan oldum resmen.

Ertesi gün ofise gittim. Benim müdürün keyfi benim saçları görünce kendine geldi tabii. Bana dalaşıyor, türlü şakalar falan. O an gördüm ki az biraz güzel olmanız bile insanların sizden nefret etmesine yeterken, düştüğünüz kötü durum ya da kötü görünmeniz onlara sonsuz mutluluk getirebiliyor... Yani insanlar inanılmaz şekilciler. Kimsenin sizin özünüzle ya da içinizle ya da ne bileyim yaptığınız işle ilgilendiği yok. Kıskançlık bir kurt ve içinde bununla yaşayanlar tarafından hiç sevilmeyecek hiç takdir edilmeyeceksiniz. Bununla yaşamayı öğrendiğinizde de gerisi geliyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder