8 Eylül 2014 Pazartesi

Güzel'e bakmak sevaptır!




Her şeyi yanlış anlayan ya da anlamak istediği gibi anlayan bir millet olarak tabii ki bu sözü de yanlış yorumlamış ve güzel birine oturduğumuz yerden gözlerimizi dikip bön bön bakmak olarak anlamışız. I ıh yanlış güzel kardeşim. Öyle mal gibi güzel birine bakarak sevap kazanılmıyor. Orada demek istiyor ki "Güzeller o kadar zulüm görmüş ki onları alıp bakıp korur kollarsan sevap kazanırsın". Ufak bi aydınlanma geldi di mi şöyle sol yanından. Yani boşa baktın öyle bön bön güzel kızlara. Bu kategoriden sevap kazanamadın kardeşim, hadi ilerle...

Bu konuya nereden geldin derseniz eğer, süper harika Adrina Lima güzelliğine sahip olmamama rağmen bu ofis kadınlarında çekmediğim kalmadı. Giydiğim kıyafetten saçıma, sürdüğüm ruja kadar her gün bir laf yedim müdürlerimden. Lanet olasıcalar hep de kadın. Hep de şişman, hep de mutsuz. Hepsi de bana denk geldi. Üç öğünün ikisi ve bir de ara öğün en az bir iğneleyici cümle sokmazlarsa rahat etmiyorlar. Bazen bana direkt söylemeseler de başkasına söylüyormuş gibi laf sokuyorlar.

"Yalnız mali işlerdeki Sema'yı gördünüz mü? O ne ya sürmüş kırmızı ruju dudağına sanki club'a gidiyor"

Tabii o arada bende kırmızı ruj var laf bana, ben anlıyorum ve bir daha sürmüyorum o lanet olasıca kırmızı ruju. Ama kendi olmayan üst dudağına fuşya rujunu sürebilir. Neden? Çünkü o müdür. Götümün müdürü. İş hayatının en nefret ettiğim yanı da bu. Sokakta selam vermeyeceğim, yüzüne bakmayacağım, muhatap olmayacağım insanlara katlanmak zorunda kalmak, konuşmak zorunda olmak ve bu looser'ların her türlü muamelesine eyvallah çekmek...

Neyse ben dikkat çekmeyeyim diye diye işe Kezban gibi gidip gelmeye başladım. Ne saç yapıyorum ne makyaj, hiç bir şey. Kıyafetlerimi bile özenmeden seçiyorum. Hani korkuyorum bana takarlarsa bunlar şimdi işimden olurum paraya ihtiyacım var diye. Ama farkında değilim zaten takıklar ve beni de kendilerine benzetmişler. İyice kendimden taviz vermişim. Hani lan ben karar almıştım hani güçlü olacak kendime güvenecektim. Yok gördüm ki öyle karar vermekle falan olmuyor. Gerçekten içinde olmadığında bu öz güven, dışarı da taşıyamıyorsun. Ya susup devam edeceksin. ya da kükreyip kaybedeceksin. Ben bir müddet ikisini de yapmadım. Yaşayan bir mala döndüm iş yerinde. Ama gerçek su katılmamış bir mal. Çünkü benim yaşadıklarım herkesin başına geliyordu, çünkü başka yere gidersem de aynı insanlar vardı. En azından susacak işimi yapacak ve paramı alacaktım. Bu sırada da onların istediği gibi sünepenin biri olacaktım.

Sonuçta güzelin kendine güzelim dediğinde "ukala ve kendini beğenmiş" algılandığı çirkinin ise çirkinliğini kabul ettiğinde "kendi ile barışık ve öz güvenli" olarak algılandığı bir dünyada ne yapabilirdim ki. Ben de yenildim ve bir şey yapmadım...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder